Kasım ayında okuma grubumuzda “yeraltı
edebiyatını” masaya yatırdık. Yeraltı edebiyatının ortaya çıkışını hazırlayan
etmenlerden başlayarak türün örnekleri olarak kabul edilen Dövüş Kulübü ve Zargana
kitaplarını bu bağlamda incelemeye çalıştık.
Yeraltı kavramının köklerini 1950
ve 1960’larda Amerika’da ortaya çıkan Beat kuşağında aramak gerekiyor. İçlerinde
yazar ve şairlerde bulunduğu Beat Kuşağı baskıcı idareye ve toplumsal tabulara
başkaldırı ve muhalif duruş olarak karşımıza çıkıyor. Bu akımı benimseyenler
yeraltı edebiyatının isyankar öncüleri olarak addedilmektedir.
“Yeraltı” Edebiyatın Bir Türü
Olabilir mi?
Öncelikle yeraltı edebiyatı
hakkında pek fazla araştırma yapılmadığından türün sınırları net olarak belli
değildir. Türkiye’de edebi çevrelerde henüz ciddiye alınmayan bir tür olduğu
için boyutlarını tespit etmek zordur. Kimi araştırmacılara göre adı üstünde
yeraltı edebiyatı el altından yayılması gereken ve yeraltında kalması gereken
bir türdür. Diğer yandan yeraltı edebiyatını bir edebi tür olarak kabul
edeceksek geniş okur kitlelerine yayılması gerekir. Bu durumda işin içine reklam, satışı artırma çalışmaları, para gibi kapitalist dünyanın gereklilikleri giriyor. Bu türe dahil edilen
eserlere baktığımızda genellikle toplumun dışlanan kesimini ele alır. Fahişeler,
suçlular, tecavüzcüler, farklı cinsel tercihleri olanlar, hırsızlar, madde
bağımlıları yani toplum tarafından kabul görmeyen, sıradışı denilecek bir hayat
yaşayanların karanlık taraflarını konu edinir. Kötülük, karanlık, vahşilik ön
planda görünse de bu eserlerin temelinde kapitalist dünya görüşünün insanlığı
nasıl tükettiğini, insani duyguların nasıl arka plana atıldığı gözler önüne serilmeye
çalışılır.
Yeraltı Edebiyatında Öne
Çıkanlar
Bir eserin yeraltı türüne girip
girmediğini anlamak için bakılan kriterlerinden kısaca bahsetmek gerekirse ilk
önce karşımıza dilin kullanımı geliyor: Gündelik bir dilin, sokak ağzı, küfür
ve argonun özgürce ve sınırsızca kullanılması. Diğer bir özelliği kurgu da gerçeklikten
kopmadan sahicilik duygusunu vermesi ve cinsellik
ve şiddetin yoğun olarak yer almasıdır. Karakterler genellikle uyumsuz ve “normal”
tanımlamasının dışında kalanlardandır.
Tüm dünyada hem kitabı hem
filmiyle ortalığı kasıp kavuran Dövüş Kulübü ve Türkiye’de çok satan yazarlar
arasında giren Hakan Günday’ın Zargana romanlarını yeraltı edebiyatı açısından
ele almaya çalıştık. Dövüş Kulübü’nde Tyler Durden karakteri zenginlerden ve
lüks yaşantıdan nefret eder. Kapitalist sistem ve tüketim karşıtı sözleri
dikkat çeker (Siz işiniz ve banka hesabınızdaki para değilsiniz). Anarşist bir
amaç peşindedir ve kendine bir suç ekibi kurar. Ülkedeki tüm finans kurumlarını
ve bankaları yok ederek insanların maddiyata bağlı yaşantılarını yok etmeyi
amaçlar. Romanın sonunda Tyler Durden ve anlatıcının aynı kişi olduğu ortaya
çıkar. Anlatıcı karakterin kötü tarafı olan Tyler Durden bu amaç için onu suç
işlemeye yönlendirmiştir.
Zargana da benzer şekilde kendi
ekibini kurar. Para karşılığı insanlara yazdığı senaryoları oynatır. Ancak bu
senaryolarda anarşi, fuhuş, eşcinsel ilişki, uyuşturucu, öldürme gibi çeşitli
suçlar da yer alır. Romanda geriye dönüşlerle anlatıcının nasıl Zargana olduğu
anlatılır. 12 yaşında evlatlık olduğunu öğrendiğinde evden kaçan anlatıcı dört
kişinin tecavüzüne uğrar. Bundan sonra kendini insan olmaktan sıyırır ve
Zargana balığına dönüşür.
Görüldüğü gibi okumalarımızda bu
iki romanda şiddet eğilimi, aidiyetsizlik, manevi yalnızlık, toplumla
uyumsuzluk, ölümün sıradanlığı gibi pek çok ortak nokta yakaladık.
Son olarak yeraltı edebiyatına
adımınızı atmadan sizi uyaralım: Okurken rahatsız olacaksınız, yeri gelecek
karnınıza kramplar girecek, mideniz bulanacak, tahammül sınırlarınızı
zorlayacaksınız. Ama her gün kalabalıklarda karşılaştığınız, umursamadığınız,
görmezden geldiğiniz farklı olanın/dışlananın hikayesi yüzünüze çarptığında
görünen ardında yatan sebepleri düşünmeye çalışacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder